Cumartesi, Şubat 17

Ben Ademoğlu deneme 1-2-3 !

Hep ölmekten korkuyoruz, çoğu zaman da nasıl ve ne şekilde olacağını kurgulayarak zamanı geçiştiriyoruz, özelliklede orta yaşlılarda çok görüldüğü üzere, sonun nasıl geleceğini merak ediyoruz. Bunun nedeni belki ölümü doğuştan değil de, yaşam içersinde idrak ederek öğrendiğimizdendir. Önce başkaları üzerinde test edip en son kendimize gelecek olan bu boktan durumdan zihinde kaçmak için ise gündelik icatlar ile uğraşıyoruz. Peki ya ölemezsek ?

Mutlak sonu olan bir şeyden korkmaktansa, bu sonu yaşayamamaktan korkmak daha da felaket olmaz mı ? İnsan dediğin de zaten hep bir öğrenme ve açıklama, bu sayede rahatlama üzerine kurulu bir kimya değil mi ? Ne kadar çok soru var bu gizemli kurgu hakkında. Tanrı, cennet, cehennem, enerji, günahlar sevaplar.. İnanlar ve inanmayanlar hep ölümü, cenneti ve tanrı gerçekliği gibi sorularla, karanlık sonu aydınlığa kavuşturacakları o günün heyecanı ile durmadan her şeyi sorguluyorlar. Çünkü insanoğlu bilmediğinden korkuyor. Keşfetme güdüsünün bize has bir tılsım olması da bu yüzden herhalde.

Ölüm de eğlencesini buradan alıyor bireysel açıda, herkes kendisine yaşayıp kendine ölse bu kadar da gürültü kopmaz sanırım. Toplumsal yaşamın bir dezavantajı da ölümün yan etkileri işte. Sırf kendi sonumuzu değil, başkalarının o bilmediğimiz karanlığa gidişini, yani ölümü merak ediyoruz hep ve bir gün birisi daha ayrıldığında fiziksel yaşamdan, açıklayamadığımız son ile baş başa kalıyoruz. Oysa ki yalnız kendi için yaşayıp içselleştirdiği dünyasında kimseyi sevmeden ve önemsemeden yaşayan bir insan nasıl ölebilir ? Ölüm onun için ne ifade edebilir ki ? Varlığı ile yokluğu bir olan faili meçhul bir başlangıçtır son yerine. Onlar için ölüp gitmek bir şey ifade etmeyen, beklenen ve kanıksanmış bir olağandan ibarettir. Asıl ürküncü ise hayatta kalmaktır. Sondan değil, sonsuzluktan korkmaktır. Bu yüzden eğer ölebiliyorsak, ne mutlu bize.


bu dünyaya kendi isteğimizle
gelmedim ben,
şaşkınlıktan başka şeyim
artmadı yaşarken
kendi isteğimle de
gidiyor değilim şimdi
niye geldik kaldık
niye gidiyoruz bilmeden.
Hayyam, dostum...

Hiç yorum yok: